Başlangıç / Duyurular / Tüm insanlığın Vakıflar haftasını tebrik eder bu konuyla ilgili yazımızı (Osmanlı Vakıf Medeniyeti) paylaşmak isteriz.

Tüm insanlığın Vakıflar haftasını tebrik eder bu konuyla ilgili yazımızı (Osmanlı Vakıf Medeniyeti) paylaşmak isteriz.

Vakıf, kelime olarak ‘durmak’, ‘durdurmak’ mânâsına gelir. İslâm hukukunda ise, bir mülkün bütün faydasını insanların yararına bırakarak, kıyamete kadar başka birinin mülküne geçmeyecek şekilde kullanımının devamını sağlamaktır.

Vakıf müessesesi, insanlık tarihi kadar eskidir. Bilinen en eski vakıf, Mekke’deki Kâbe’dir. Çünkü Kâbe, Yüce Beyan’ın: “İbadet, yeri olarak yeryüzünde yapılan ilk bina Mekke’deki Kâbe’dir; o pek feyizlidir, insanlar için hidâyet rehberidir. Orada apaçık alâmetler ve deliller, İbrahim’in makamı vardır…” (Âl-i İmrân, 3/96-97) şeklindeki ifadelerinden de anlaşılacağı gibi yeryüzündeki ilk mabettir. İnşasının Hz. Âdem’e (as) kadar dayandığı, bugünkü şeklinin ise Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail (as) tarafından verildiği Kur’ân-ı Kerîm’de çeşitli âyetlerde ifade edilmektedir. Bu yönüyle o, insanlık tarihinin ilk ortak vakıf malı gibidir. Dolayısıyla Kâbe’den sonra insanlık tarihinde vakıf kurumu, insanlığın ortak yararlarına hizmet etmiştir. İslâmiyet’le birlikte, özellikle Osmanlı döneminde, bu kurum en zirve dönemlerini yaşamıştır.

Osmanlı’da vakıflar 
İslâm tarihinde vakıflar, insanların ve başka canlıların faydasına olan çeşitli hizmetleri yerine getirmek üzere kurulmuştur (Kazıcı,1985:45). Osmanlı’da en ücra coğrafyalarda yaşayan insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılamada ve hayat standartlarını yükseltmede en tesirli unsurlardan birisi de şüphesiz vakıf müesseseleri olmuştur. 







Osmanlı’da vakıf anlayışına bakıldığında, Uygur­lardan başlayıp Selçuklulara uzanan Doğu tesirini ve Roma İmparatorluğu’ndan başlayıp Bizans İmparatorluğu’na uzanan Batı tesirini birlikte görmekteyiz (Öztürk,1983:71). Osmanlı; vakıf anlayışını, tarihten devraldığı bu fizikî mirası ve vakıf kültürünü hem geliştirmiş hem de çeşitlendirmiştir. 

Bu hukukî müesseseler, İslâm memleketlerinin, dolayısıyla Osmanlı’nın, sosyal ve iktisadî hayatının gelişmesinde önemli rol oynamıştır (İpşirli, 2006:61-72). Vakıf sisteminde hukukî statüye sahip, süreklilik arz eden, müesseseleşmiş, sosyal bir yardım faaliyeti vardır. Bu mânâda, hem Selçuklu’da hem de Osmanlı’da faaliyet gösteren vakıflar, İslâm hukukunun kendisine kattığı birikim ve sağladığı altyapıyla iyiden iyiye gelişmiştir. Vakıf kurumu en büyük gelişimini, sosyal hayatta yardımlaşma ve dayanışmaya çok önem veren İslâm dininin ortaya çıkmasından ve güçlü Türk devletleri tarafından kabul edilmesinden sonra sağlamıştır. İslâm hukukunun en çok işlenmiş ve geliştirilmiş bölümlerinden biri de vakıflar olmuştur (Öztürk,1983:137-148).

Osmanlı döneminde, devletin siyasî ve malî kudretinin inkişafına paralel olarak gelişip artan vakıfların, ilk kurucusu Orhan Gazi’dir. Orhan Gazi, İznik’te ilk Osmanlı medresesini kurarken, onun idaresi için, yeterince gelir getirecek gayrimenkul vakfetmiştir (Berki,1962:127-128). Bu vakıfları, çeşitli konularda kurulan diğer vakıflar izlemiştir. Fakir, dul, öksüz ve borçlulara para yardımı yapmak; halka meyve ve sebze dağıtmak, çalışamayacak derecede yaşlanan kayıkçı ve hamalların bakımını sağlamak, çocukların emzirilmesini sağlamak, evlenecek genç kızlara çeyiz hazırlamak, kase ve bardak gibi kap kacak kıran hizmetçileri, efendilerinin azarlamalarından korumak; kuşlara yem vermek, çocuklara oyuncak almak, yolcuların ihtiyaçlarını karşılamak, yetimleri büyütmek, talebelere burs, kalacak yer temin etmek, işsizlere iş bulmak, çırak yetiştirmek, müflis ve borçlulara yardımcı olmak, bekârları evlendirmek, hayvanları himaye etmek; cadde ve sokakların temiz tutulmasını sağlamak, sokaklara atılan tükürük ve benzeri maddelerin üzerine kül döktürmek gayesiyle görevliler tayin etmek (Kazıcı,2006:172-174); su kanalları, su kemerleri, çeşmeler, buzlu su veya şerbet dağıtılan sebiller, kuyular, medrese, hanlar, hamamlar, camiler, yollar, kaldırımlar, köprüler yapmak ve bunların finansmanını sağlamak maksadıyla çok sayıda vakıf kurulmuştur. Ayrıca hastaneler, vakıflar aracılığıyla hizmet vermiş, doktorlar ücretlerini vakıflardan almışlardır (Manap,1991:33). Vakıf hastanelerinde her din ve ırktan insan tedavi ediliyor, gerekirse ücretsiz ilâç veriliyor, doktor temin ediliyordu. İmaretlerde yoksullara, yolcu ve misafirlere her gün bir-iki öğün yemek veriliyordu. 

Osmanlı ekonomisi ve vakıf müessesesi
Osmanlı’nın ekonomik yapısı, adalet temeline ve önceki İslâm devletlerinden miras kalan ikta, tımar, mukataa gibi kurumların yanında fütüvvet, ahîlik gibi esnaf kurumlarının yan yana yer aldığı büyük bir birikime dayanmaktaydı (Tabakoğlu,2005:118). Osmanlı ekonomisi büyük nispette tarıma dayandığı için, iktisadî yapısı içerisinde toprak sisteminin ayrı bir önemi vardı. Toprak sistemi ise, tımar sistemi diye bilinen bir düzeni ifade etmekteydi. Topraklar reaya tarafından işlenmekte, vergileri dirlik sahipleri tarafından toplanmaktaydı. Tımar sahipleri, tımarlarının verimlerine göre sefer zamanı orduya asker vermek zorundaydı. Böylelikle devlet ziraî geliri merkezde toplamayarak tımarlı sipahilere bırakmış, karşılığında ise sürekli paralı asker beslemek yerine, barış zamanında devletin vergisini toplayan, savaş zamanında ise askerini oluşturan son derece dinamik bir sistem kurmuştu (Tabakoğlu,2005:216). 

16. yüzyılda Osmanlı topraklarının % 20’si vakıf sistemi içerisinde yer almakta, vakıf gelirlerinin yaklaşık % 15’ini, devlet gelirlerinden alınan paylar oluşturmaktaydı. Bu dönemde vakıf gelirleri toplam kamu gelirleri içinde % 12’lik bir paya sahip bulunmaktaydı. Bu oranın ilerleyen zaman içerisinde % 20’lere kadar yükseldiği görülmüştür. Üstelik bu gelirler hesap edilirken, vakıfların sadece toprak gelirleri hesaba katılmıştır (Tabakoğlu,2005:230). 19. yüzyılda tesis edilen vakıfların kurucularının % 42’si devlet adamlarından, % 16’sı ilmiye sınıfından, % 9’u tarikat erbabından, % 2’si zanaatkârlardan, % 11’i belirsiz mesleklerden, % 18’i ise kadınlardan oluşuyordu. Bu son kategorideki kurucular, din işleriyle vazifeli veya askerî sınıftan kişilerin eşleri veya kızlarıydı (Armağan,2006:169-171). 

Vakıflar vasıtasıyla oluşturulan finansman sistemi, kültür, eğitim, sağlık, altyapı, bayındırlık, dinî ve sosyal hizmetlerin görülmesinde önemli bir rol oynamış, ayrıca sosyal güvenlik ve hayır işleri gibi değişik alanlarda ihtiyaç duyulan altyapı ve finansmanın karşılanmasına da önemli katkıda bulunmuştur (Kazıcı,1985:83-86). Günümüz Türkiye’sinde eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, ibadet ve bayındırlık faaliyetlerinin devlete yaklaşık 100 milyar TL’yi aşkın bir maliyeti vardır. Günümüzde devlet bütçesine önemli bir yük getiren bu hizmetler, Osmanlı’da vakıflar tarafından karşılanmaktaydı

Vakıflar ve kamu hizmetleri
Osmanlı devrinde imar ve iskân alanında vakıfların çok önemli rolleri olmuştur. Şehirlerin aldığı her türlü kamu hizmeti, sosyal yardım teşkilâtı, ilmî, dinî ve sosyal hayatın her türlü ihtiyacı hep vakıf müesseseleri yolu ile düzenlenmiş ve idare edilmiştir (Barkan,1942:279-387). 

Vakıflar iki ana kaynaktan beslenmiştir. Bunlardan birincisi, devlet kaynaklarından yapılan tahsislerdir ki, bu şekilde kurulan vakıflar daha çok, başta padişahlar ve Osmanlı hanedan mensupları olmak üzere devlet adamları tarafından kurulan vakıflardır. Bu tür vakıfların temel özellikleri, devlet tarafından bürokratlarına tahsis edilen birtakım malî imkânların kurulan vakıflara aktarılması ve elde edilen gelirlerin vakfiyede belirtilen faaliyetler için kullanılmasıdır (Akgündüz,1988:424). Bu yolla vakıf kurma faaliyetinin devlet adamları arasında bir gelenek hâlini aldığı ve şehirlerin ihtiyaç duyduğu dinî, ilmî, sıhhî ve kültürel hizmetlerin bu yolla verildiği görülmektedir. Vakıf sisteminin ikinci kaynağını ise, Osmanlı hanedanı ve devlet ricali dışında kalan kesimin Allah’a yakınlık kastı ve devam edip giden bir hayır işleme (sadaka-i cariye) anlayışı ile kurdukları vakıflar oluşturmaktadır. Bu tür vakıfların, bütçeleri itibariyle küçük olsalar da, sayılarının çokluğu dikkate alındığında sosyal hayattaki yerleri ve önemleri daha iyi anlaşılır.

Bu iki kaynaktan devamlı olarak beslenerek büyüyen vakıf sistemi, belirtilen hizmetler için önemli bir finansman kaynağı oluşturmuş, Osmanlı Devleti’nde şehirlerin oluşmasında ve gelişmesinde, ülkenin sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir rol oynamıştır (Özcan,2008:124). 

Netice 
Vakıfların ülke ticaretine ve ekonomik hayatın gelişmesine önemli tesirleri olmuştur. Hemen bütün şehirlerde vakıf ticaret hanları, bedestenler bulunmaktaydı. Şehirlerarası yollarda ve stratejik mevkilerde kervansaraylar yaptırılarak, buralar sürekli işler hâlde tutulmuş, böylece yolcu ve tacirlere yol güvenliği ve konaklama imkânı sağlanmıştır. Ayrıca vakıflar, büyük sanat eserlerinin, hat, taş, ağaç, maden işçiliği, tezhip, çini, kitap, cilt, ebru gibi sanat dallarının gelişmesine, şaheserler verilmesine katkıda bulunmuşlardır. Vakfiyelerin dil, kültür, tarih, hukuk, iktisat, sosyoloji, hattâ folklar açısından da önemi bulunmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde vakıfların hizmet götürmediği ne bir yer, ne de bir sosyal alan kalmıştır. Devletin iç ve dış problemler sebebiyle malî sıkıntılara girdiği dönemlerde, vakıflar sayesinde eğitim ve sağlık hizmetleri, dinî ve kültürel hizmetler aksamadan devam edebilmiştir. Bugünkü sosyal devlet anlayışına göre, kamu hizmeti olarak nitelenen birçok sosyal ve kültürel hizmet, Osmanlı Devleti’nde özel kişilerin kurmuş oldukları vakıflar yoluyla yerine getirilmiştir. Bu yüzden, dünyanın hiçbir yerinde kamu hizmetlerinin finansmanı ve sunulması konusunda, Osmanlı’da olduğu kadar malî özerkliğin sağlandığı bir başka medeniyet bulunmamaktadır. 

Kaynaklar
– Akgündüz, Ahmet, (1988), İslâm Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, TTK, Basımevi, Ankara.
– Armağan, Mustafa, (2006), Osmanlı, Bir Vakıf Medeniyeti. Sivil Toplum Düşünce ve Araştırma Dergisi, Sayı 15, İstanbul.
– Barkan, Ömer Lütfi, (1942), “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler”, Vakıflar Dergisi, Sayı: 2, sf: 279-386.
– Berki, Ali Himmet, (1962), “Vakıf Kuran İlk Osmanlı Padişahı”. Vakıflar Dergisi, Sayı: 5, sf:127-129.
– İpşirli, Mehmet, (2006), Osmanlıda Vakıfların Tarihi Gelişimi. Sivil Toplum Düşünce ve Araştırma Dergisi, Sayı: 15.
– Kazıcı, Ziya, (1985), İslâmi ve Sosyal Açıdan Vakıflar, Marifet Yayınları, İstanbul.
– Kazıcı, Ziya, (2006), Vakıf Medeniyeti. Sivil Toplum Düşünce ve Araştırma Dergisi, Sayı: 15.
– Manap, Yusuf, (1991), İslâm ve Türk Vakıf Anlayışının Sosyal Temelleri. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi. İstanbul.
– Özcan, Tahsin, (2008), Osmanlı Toplumuna Özgü Bir Finansman Modeli: Para Vakıfları. Çerçeve, Sayı: Ekim.
– Öztürk, Nazif, (1983), Menşei ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü. Ankara.
– Tabakoğlu, Ahmet, (2005), Türk İktisat Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul.

 
 

0 Yorumlar

İlk yorumu siz yazabilirsiniz.

 
 

Yorum yaz